20. Ağu, 2015

17.000 YILLIK O HARİKA BULUŞ!

LÜTFEN TÜM YAZILARI DERS GİBİ, GEÇMİŞ TARİHTEN BAŞLAYARAK SIRASI İLE OKUYUNUZ.

17.000 YILLIK O HARİKA BULUŞ!

O harika buluşun üzerinden bugün tam 17.000 yıl geçmiş. Kim bulmuş, nasıl bulmuş? Bildiğimiz şey, birisi bulmuş ve gerçekten çok işe yaramış…

Hayvan postlarına bürünen atalarımızdan muhterem birisi, kemiğin ucunu delmiş, oradan ince derileri geçirmiş, kışın kendisini soğuktan koruyacak vücudunu saran elbiseleri dikmeyi akıl etmiş. Sonrasında bu müthiş buluşunu avlanırken vücudunda açılmış derin yarıkları birleştirmek için kullanmış, yaraların daha çabuk düzelmesine sebep olan ilk tıbbi müdahale aracını elde etmiş ve insanlığın kullanımına sunmuş.

Kim olduğumuz, eğitimimizin ne olduğu, adımızın gelecek kuşaklara aktarılıp aktarılmayacağı hiç önemli değil! Önemli olan biz, dünyaya sebepsiz gelmiş gibi görünenlerin bir amaca hizmet etmesi ve dünyaya bırakabildiğince bir şeyler bırakması. Bırakacak bir şeyler bulunamıyorsa yapılmışları koruması, geçmişe saygı göstermesi…

Henüz çocuk yaşlarda gelecek stresini içimde yaşadım. Gelecekte ne olacağım, hayatım nasıl olacak, nasıl daha çok şey öğrenebilirim, neyi nasıl kendi başıma öğrenebilirim -uyumak sanki ölüm gibi- daha erken nasıl kalkarım ve günü nasıl aktif yaşarım?

Yaz tatillerini gelmesini hiç istemezdim… Birincisi bu beni çok strese sokardı çünkü daha tatil gelmeden bir takvim çalışması içine girerdim. Hangi tarihte saat saat ne yapacağımı yazardım. Sonra dönüp, bunlara uyum göstermemiş olduğum günlerin yasını tutardım. İkincisi arkadaşlarımdan ayrı kalmak beni çok üzerdi çünkü sosyal olmayı severdim. Şimdilerde sosyal olmaktan bahsedince hemen sosyal aktiviteler ve sosyal medyadaki varlığımız aklımıza geliyor. Benim sosyallikten anladığım o değildi! Sosyal yani birebir ilişki, katma değer, paylaşım, öğrenme, öğretme, sürekli gelişim… Sosyal medyadaki binlerce tanımadığım insanın ağında olmayı kastetmiyorum. İlişkilerde “Az, çoktur!” prensibini severim. Az arkadaşı olanlar zamanlarını, maddi imkanlarını, ilgi ve alakalarını hakkıyla bu az denen gruba bahşederler. Böylece ne arkadaşları ne de ailelerini ihmal etmezler. Zor zamanlarında yanlarında bu az gruptan mutlaka biri ya da hepsi bulunur. Zaten şunu da hiç bir zaman anlamam: aynı iş yerinde ya da okul ortamında dahi herkesi beğenmez ve aynı anlayışta birleşmez birçok insan varken, nasıl sosyal medyada tanımadığımız kültürler ile direkt arkadaşlık iletişimine geçebiliyoruz! Aynı zamanda bu bir risk değil mi? Bu ve benzeri ilişkiler zamanımızın görünmez yiyici canavarları. Avam tabirle geyik muhabbeti yapmak yerine bu mecraları aktif şeyler için kullansak! Birlik, beraberlik, ülkemiz,dünya, insanlık, korunmaya muhtaç tüm canlılar adına internetteki arkadaşlıkları değerlendirebilsek. Güzel şeyleri desteklesek...

Biz ne yapıyoruz? Zamanımızı özgürce tüketiyoruz, üretimi maalesef yüzdesi oldukça düşük bir kesim yapıyor, aslında dünyayı başkaları yani üretenler ya da üretilmişlere saygı gösterip koruyanlar, insana insanca davrananlar hak ediyor. Tamam bir şey üretmeyelim ancak en azından çevremiz ve dünya için sorun yaratmayalım, bu da bir şeydir!