10. Eyl, 2015

SAĞDUYU, ÖFKE KONTROLÜ VE STRATEJİ

SAĞDUYU, ÖFKE KONTROLÜ VE STRATEJİ

İki günde 31 şehit olmak üzere, üç ayda toplam 113 şehit verdik. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum.

Sosyal nefret uyandırmaya çalışan, dil, din, ırk ayrımı yapan ve yaptıran güçler, biz kardeşleri bugüne getirmişlerdir.

İstihbarat zafiyeti yaratacak, sinyal bozucuya kadar bir teknoloji sokaktaki adamda var mı, istese şu an bulabilir mi? Hayır.Dağda var mı? Ciklet istese orada alacak bir yer yokken bu teknolojiyi bulabiliyor mu? Evet. 

Birlik, demokrasi ve barış hedefi hepimiz için önemli çünkü; bu vatanın evladının geride annesi, babası, kardeşi, eşi, çocuğu var. Kim için bu değerler önemli değil? Bu vatanda yakını olmayan, yani DIŞARIDAN GELEN ADAM İÇİN Bizden olmayan adam!.. Ne var ki maşa olarak bu vatanın çocuklarını zorla ya da beynini yıkayarak kullanmaktadırlar.

Dağdaki adamın çile çeken ailesi, toprağımızda en ücra köşelerde hizmet eden askerlerimiz sayesinde güvenle yaşamaktadır. Asker, şehit olduğunda vatanında, vatan vazifesi yaptığı için anlı şanlı, tertemiz yatacak bir yer bulurken, onlar öldüğünde başka topraklarda, nerede olduğu bilinmez hatta varlığı bile şüpheli mezar ya da köşelerde çürümektedir. Onlar da bu vatanın analarının evladıdır ancak; dış güçlerin oyun ve kandırmaları ile yalnız maşa olarak kullanılmışlardır.

Acı üstüne acı bizi zayıflatmamalı, güçlendirmelidir. Kadın-erkek, yaşlı-genç, çoban-asker ağlamamız acımızdan kaynaklanıyor, acizliğimizden değil! Elimizde, bizi toplu katliamlarla çözemeyecek bir yüce ruh var. Hepimiz ağır travma geçiriyoruz olabiliriz ancak bugün sağlıklı düşünmemiz ve hareket etmemiz sayesinde yarının sağlıklı bir hayat sağlayacağını unutmayalım.

Bize bin yıllık miras olan bu toprakların her santimi vatan sevgisi ile hayatlarını kaybetmiş insanlarımızın kanıyla beslenmiştir.

Vatan savunmasında görev yapan tüm Türk, Kürt, Arap ve bizim toprağımızda doğmuş, ailesinin kökeni farklı da olsa, ulusal anlamda Türk vatandaşı olan, vatani görevini yerine getirirken hayatını ebediyete adamış herkes ayrım yapılmaksızın Allah katında mükafatlandırılacaksa, bu dahi bize birlik için bir yol gösterici unsurdur. Bölünmek zafiyet getirir.

Devletin birliği ve bütünlüğü, dış güçlerin provokatörleri tarafından tehdit altına alınmaktadır. Cehaletin cesaret bulduğu şu günlerde, toplumdaki aydın kişiler mutlaka yakın çevresindeki halkı uyarmalı. Her gördüğünüz maske o gruba ait değil. Görüşü ne olursa olsun, vatanını seven kişi yakmaz, yıkmaz, halkın can ve malına saldırmaz. Aranıza karışan sizden gibi görünen maskelere aldanmayın. Onlar bir amigo gibi hareket ederek fitne ile halkı galeyana sürüklemektedirler.

Atatürk’ün sağduyusu, soğukkanlılığı, her işte işin profesyonelini arayışı bize örnek olmalıdır. Bu işin profesyoneli TÜRK ORDUSU. Bir süreç içinde eli kolu bağlanmış olabilir ancak artık iş savunmadan çıktı, taarruza geçti! İkisinin arasında çok fark var. Enerjilerini, dikkatlerini bir noktaya odaklamaları gerekirken provokatörler sayesinde onların bu enerji ve dikkatlerini bölmeyelim. Bırakalım tüm savunma  güçleri ile polisimiz, tüm savunma/taarruz gücüyle askerimiz bir noktaya odaklansın.

Bazı güçlerin bizi yalnız terör değil, iç savaşa sürüklediğini görelim. Dost maskelerinin altında terör adı ile sinsi bir dünya güçleri-Türkiye savaşı... Sahada, ekonomide, tarımda dayatmanın başka bir açıklaması olabilir mi? Alabilirse toprağı alacak, alamazsa hibrit tohumlar ile  50 yıl sonra toprağımı kansorejen ve kullanılmaz hale getirecek, kaldı ki; bu zaman zarfında da halkımıza toprağımızı dahi kanserojen, kullanılmaz hale getiren sebzeyi-meyveyi yedirtecek… Onu yiyenden ne hayır gelir? Öyle ya da böyle Türk’ü bitirmek isteyecek! Türk size ne yaptı? Dünyanın haritasının değiştiği dönemlerde tüm milletlerin yaptığı, adı farklı, bizdeki adı fetih olan dönemlerde fetih sonrası kiliseler dahi korunmaya çalışıldı. Tarihe tahribat asla isteyerek verilmedi. Dinler değiştirilmeye çalışılmadı. Yabancılara iltimaslar geçildi. Hatta öyle bir kültür yaratıldı ki; yabancı hayranı bir jenerasyon! Şimdi bu jenerasyona sesleniyorum: hayran olduğunuz yapıları gördünüz mü? Stratejik olarak neresi değerliyse, enerji kaynakları nerede ise orayı karıştıran, sonra yardım kispesi altında işgal eden ama bunu yapmadan önce yıllarca ülkenin üretimine, beslenmesine, tanıtımına ve savunmasına ket vuracak siyasi ve ekonomik optimum şartları zemin olarak hazırlayan, o ülkeyi dışa bağımlı kılan... Tarım ülkesiyiz, tarımımız engelleniyor, turizm cennetiyiz, turizm gelirimiz engellenmek isteniyor. Bunları yapanlar, kendi ülkelerinde yabancılara kapılarını işçi olarak açan ancak onlara kendi vatan topraklarında hayat hakkını sınırlayan hatta ellerinden alanlar. Hayran olun, bizde dışa bağımlılık nedeni ile ket vurulmuş teknolojik çalışmalarına, bilimsel çalışmalarına, tarımına... İyiyi örnek alın, daha iyi olmaya çalışın. Ama iyi olduğunuz konuları dünya üzerinde diğerleri gibi kötüye kullanmayın. Dünyaya ve dünya insanına sahip çıkın.

Hepimiz bu topraklarda doğduk, bu topraklarda öleceğiz. Hepimiz, bize bu toprakları yeniden armağan eden, Ulu Önder Mustafa Kemal’in ULUS Devleti’nin Türk’ü ile, Kürt'ü ile Arap’ı ile evlatlarıyız. Bölmeye çalışanlara destek vermeyin, sabredin.

Anneler size çok önemli bir görev düşüyor: çocuklarınızı bilinçlendirerek büyütün, nefretle değil! Bu toplumun müteahhidi sizlersiniz. Siz güçlü ve etkilenmez karakterler yaratırsanız, kimse bu gücü etkileyemez, bölemez. Bırakın evin tozunu, kirini önce çocuklarınızı yetiştirin. Kişiliklerini geliştirin. Okuyun, öğrenin, bırakın çay-kahve sohbetlerini önce kendinizi yetiştirin. Siz, toplumun temel taşısınız. Çocuklarınıza ahlak, saygı, görgü, metanet, sabır, sağduyu, öngörü, vatan ve ulus sevgisi kazandırın. Ey eğitilmişler, eğitilmiş yönünüzü mezara götürmeyin, anneleri eğitin. Eğitin ki; kandırılması zor bir nesil yetiştirsinler.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Kürdüm, Maliye Bakanıyım, bu güzel ülkeme bu hizmeti yapıyor olmam, fırsat eşitliği ile Türkiye'yi diğer ülkelerden ayırıyor." dedi. Kürt kardeşim duy. Kürtler ile terörü karıştıran Türk kardeşim duy. Terör örgütlerinin, kökenine bakarak "mağduriyet algısı" yaratması, bakanın bu açıklaması ile de çürütülmüştür. Çünkü geldiği nokta aşikardır, gördüğünüz örnek elle tutulur bir şeydir.

Keşif ve yıpratma için yabancı ajanlar, toplum içinde bulunup, onlardan gibi görünüp, o topluluğu harekete geçirmektedir. Sakinliğinizi koruyun.

İllaki toplum içinde aktivist olmak mı istiyorsunuz işte size konu:

BU ÜLKE ELDEN GİTMEDEN, AKTİVİSTLİĞİNİZİ SAĞDUYU, ÖFKE KONTROLÜ VE STRATEJİK OLMA ÜZERİNE YOĞUNLAŞTIRIN.

Bizim anlı şanlı ordumuz var, Evvelallah gerisi ile o başa çıkar!..

OLAN OLDU!.. Eski bütünlüğümüzü tekrar sağlayalım. Bağlarımızı güçlendirelim. Üretimimiz nerede, ekonomimiz nerede onlara bakalım. Bilim, sanat, ekonomi, siyasi, askeri, tarım,… aklınıza ne geliyorsa onlara yoğunlaşalım. Tamam, dünya ile iş birliği yapalım ama yaptığımız tek işbirliği açlık ile zalimlerin zulümlerine karşı gelmeyle alakalı olsun. ÖNEMLİ OLAN YIKMAK DEĞİL YAPMAK, unutmayalım. Yapmak, zeka, zaman, imkan gerektirir. Mimar Sinan onca çalışma ve hesaplamalarla koskoca yapıları ayakta yüzyıllarca tutabilmiştir. Yıkmaya gelirse bunu bir şekilde herkes yapabilir. 

Kalabalık içindeki karanlık güçlerin peşine takılma gafletinde bulunanlar unutmayın, BU ÜLKENİN BİZDEN BAŞKA KİMSESİ YOK!

İyilerden olalım, iyiler her zaman kazanır.

Ne mutlu Türküm diyene! Ne mutlu ULUS BİLİNCİ İLE TÜRKÜM diyebilen Türk’e, Kürt'e, Arap’a…

Saygılarımla,

Fikuz