18. Eyl, 2015

BÜYÜK TABLO: MATEMATİK DERSLERİNDEN BİLDİĞİMİZ HAVUZ PROBLEMİ

Büyük tabloyu görün…

Geçen gün bir arkadaşımla konuştuk. Ailesinin sorumluluklarını layığı ile yerine getiren, çalışan cici bir bayan. Bir o kadar da açık sözlü ve özgüvenli: kendisini hiç saklamıyor çünkü!

Haberleri dinleyemiyormuş, olan biteni anlayamıyormuş, tarihi gelişimi de çok bilmiyormuş. Okuyorsan sevgili arkadaşım, sözüm sana değil; ben burada senden yola çıkarak, farklı bir konuya değineceğim…

Bahsettiğim arkadaşımın durumu malum. Ya okuyup, takip edip de anlayamayanlara ne demeli? İçlerinde aydın olanlar da var. Hala küçük meselelerle ilgileniyorlar. Büyük tehlike için uyaran kaç kişi var?

Öyle güzel planlanmış bir projenin kurbanıyız ki; insanlar fındık fıstık konularla ilgilenmek ve beynini onlarla doldurmaktan büyük tabloyu göremiyorlar. Zaten yeni jenerasyonların dünyaya bakışı, ilgisi bambaşka. Onlar zaman çalıcılarla yani sosyal medya ile çok meşgul ya da üretmeden meşgul olmaları sağlanıyor.

Sevgili kardeşlerim, Türk’üm, Kürt’üm, Arap’ım… lütfen bir projenin bir parçası olmayın. Hiçbir şey sizi alevlendirmesin, metanetinizi koruyun. Hepinizin çocuğu askerde teröre karşı çarpışıyor. Teröre destek veren, önce ortalığı karıştırıp, sonra da yardım elini uzatan dış güçlerin oyununa gelmeyin. Siz birlik olun, çalışkan olun, hedefler koyun, dünyaya bakışınızı değiştirin. Ülkenizin kendine yeterlilik düzeyini arttırın.  Kim nereyi yönetir, aslı nedir, kaç yüzyıldır ve hangi düşünce sistemleri onları yönetiyor? Şu anda popüler olan liderler hangi ülkelerin üzerinde söz sahibi; hatta aslında onların üzerinde kimler söz sahibi? Ortadoğu sadece bir proje. Unutulan şey, içindekiler insan da bunları yaptıranlar ne? 

Bir ülke düşünün... vakti zamanında kendi kendine yetip, ihracat yapabilen, refah düzeyi iyi. Sonra birden ortalık karışıyor… Birileri ortalık karıştı diye yardıma geliyor. Birileri karıştıranları desteklemeye geliyor. Birileri aşikare sömürmeye geliyor. Muzun alası yetişiyor, fazla fazla… Balığın en güzeli… Ve o ülke çok uzun zamandır, kaos yaratıldığından bu yana açlıkla savaşırken, anneler kucağındaki bebeğin üzerine konan sinekleri kovacak güce dahi sahip değilken, başka ülkelerde onların topraklarında yetişmiş muzlar yeniliyor, birden fazla ülkenin en ünlü ve pahalı restoranlarında o mükemmel balıklar servis ediliyor. O ülkenin adı: Somali.

Ülkem dışındaki yerlerden de tarihinden de bana ne diyemezsin. Çünkü uygulama hep aynı. Az gelişmiş ya da gerilemekte olan toplumları inceleyin. Topraklarının yerüstü ve yeraltı zenginliklerine şaşıracaksınız ve onlar için geliştirilmiş senaryolara…

Peki İslam ülkeleri neden kayıtsız kalıyor, hiç merak edip, araştıranınız var mı? Batı ile araları hiç bozulmuyor. Karşılıklı ticaretleri özellikle de ........ sektörü iyi çalışıyor!

Her yazılana, çizilene aldanmayın. Her kadroya getirilen hakkıyla gelmiş ve kahraman değil, her koltukta oturan haksız yere gelmiş düzenbaz değil. İyisi ile kötüsünü ayırt etmek gerekiyor.

Siyasi olarak yaşadıklarımız, yalnız bizim siyasetimizden mi kaynaklanıyor sanıyorsunuz?

Sistem şu: önce atalarının tarihteki planları masaya yatırılır. Zaten masadan hiç kalkmamıştır ve neferleri de vardır. Sonra bu hedeflerin gerçekleşeceği ülkelere ajanlar gönderilir ya da ülke içinden seçilir. Onlar ortalığı karıştırır. Halk ayrıştırılır. Böl-parçala-yönet! Zaten hedeflenen ülke mercek altındadır. Hele bir de enerji kaynaklarının da biliniyor olması hiç zor değil. CONTORİUM’u duyan var mı? Neresi yatağı, yani hedef? Çıkartılmamış petrol yatakları nerede? Gerçekten hiç merak edip, araştıranınız yok mu? Ah o güzelim erguvanlar... Öyle güzeller ki dikkat çekmemeleri imkansız; çok değerli şeylerin üzerinde oturduklarını dünyaya söyleyiveren boşboğazlar... 

Senaryolara baktığımızda hep aynı: ...Filistin, Irak, Suriye, Türkiye, İran,… liste nereye gider? Sanmam başka bir yere gitmez. Zaten toprakların kimisi sahipli kimisi de asilzadelerde sömürge… Asil demişken, hep hayran kalırlar ya asalete… İkinci Nikolay’ı bilenler vardır. Saltanatı sırasında Rusya İmparatorluğu Dünya'nın büyük güçlerinden biriyken ekonomik ve askeri çöküşe sürüklendi. Ailesi ile birlikte küçük çoluk çocuk bir gecede katledildi. Onların mücevherleri hangi ülkenin asilleri tarafından kullanılıyor?.. Allah’ım ne kadar da zarifler!

Proje içinde enerji kaynakları ve insanlar arası ayrıştırma çalışmaları devam eder… Ülkenin niteliği değiştirilir. Örneğin tarım ülkesi tarım ülkeliğinden çıkartılır. Tekstil ülkesi, üretimi baltalamak için ucuz, kanserojen hammaddeli olarak dışardan desteklenir. Bazı sektörler de başka şekilde kösteklenir. Tarih, unutturulacak şekilde o toplumun kafasını oyalayacak, medyada güncelin yönünü değiştirecek fındık-fıstık senaryolar, günlük koşuşturmalar ve olaylar yaratılır. Eğitim, iletişim, ulaşım, beslenme oldukça kontrol altında tutulmaya çalışılır. Bir de zaten hibrit / gdo’lu gıda yedirdin mi o bölgenin insanını da kanser başta olmak üzere birçok hastalığa sevk edersin. Arkadan gelsin kendi hazırladıkları başka bir sektör, çok da karlı: ilaç! Zaten toprağı da tohumlar ile zehirlemişlerdi. Ortalık karıştırıldığı için savunma yani silah sanayi desteği ihtiyacı çıkar, karşılarlar. Böldükleri insanlar birbirlerini yesin diye hibe silah dahi gönderirler, yığarlar. İyi de olsa kötü de olsa halk ile yönetimin arasını açarlar. Hatta yönetimlere adamlar atarlar, onlara geçmiş bile yazarlar da; biz de inanırız…  En üzüldüğüm de bebek ve çocuklara verilen yiyecekler ve aşılar… Dilerim onlarda bir şey yoktur ya da yok mu? Siz araştırın!

Bütün bu yazdıklarım deli saçması… Aslı yok. İyi uykular…

Elinde çok iyi teknoloji olabilir. Çok iyi işlenmiş, adları kendi içlerinde çeşitlenen, bilenler bilir gruplar olabilir. Biri bitirilirken, bitiyor diye korkulan terörün yerine geçecek başka bir terör örgütü hazırlanabilir. Ama her zaman her senaryo yolunda gitmeyecektir. Atatürk sırf kimin nereyi alacağı anlaşmazlığı yüzünden geciken bir paylaşma senaryosunu tersine çevirmiş, akıl üstünlüğünü göstererek bu bağımsız ülkeyi bize hediye etmiştir; ne acıdır ki o dahi bazılarına yaranamamıştır… Yanlış mı söyledim, pardon: zaten yaranmaması gerekenlere yaranamamıştır! İyi komuta çok şey demektir. Biz bu vatanı kolay geri almadık ki verelim! Her yerinde Türk, Kürt, Arap aslanlarımızın yani “Türk Ulusu”nun kanı var. Yeter ki biz, birçok alanda gözümüz kapalı inanarak, başka ülkelere kendi kendimizi bağımlı bırakmayalım.

Çocuklarımı büyütürken inançtan bahsettiğimde akıllarına gelen kötü durumlar için “Allah kurtarmaz mı, Allah … yapmaz mı?” vs. hep dönüşlü sorular sordular. Her seferinde verdiğim cevap “Hayır, çünkü zaten o bize en büyük yardımı yaratırken yapmış; kendimizi koruyalım diye en büyük lütfu, beyni vermiş. Beynini kullanmıyorsan o senin sorunun; beynini kullan, kendini koru!” cevabını verdim. Lütfen beyninizi kullanın.

Siz yılmayın, kardeşliğinizi bozmayın, bozdurtmayın. Ülkenin kaynaklarına sahibi kim olursa olsun zarar vermeyin. Sanki sizi ön saflara süren dış güçlerin yanında değeriniz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Değer veren, öne sürmez. Birisi bir şey veriyor ya da vadediyorsa, sizi yöneteceği, yarın da aynı şeyleri size yapacağı içindir. Özgürlük bunun neresinde? Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için büyük tabloyu görün.

Birlik olun. Bırakın görevliler görevlerini yapsınlar. Doktorlar hastalarımıza baksın, güvenlik bizim huzur içinde uyumamızı sağlasın, küçük erkek kardeşimizi iç savaş olmayan bir ülkede “En büyük asker bizim asker!” diye uğurlayalım. Anneler askere gönderirken ağlamasın, çocukları da dönmeme ihtimalini akıllarına getirmesin...

Görev yerlerimizi, evlerimizi mümkün mertebede terk etmeyelim.

Bölge halkının kaçtığı yere, batıda ailesini bırakıp, öğretmenim aslanlar gibi gidiyor, asker gibi "vatan bilinci" ile gidiyor…

A'li öğretmenim, yolun açık olsun; güle güle git, güle güle gel…