29. May, 2016

"KUSURSUZ DİPLOMASİ" İLE YENİ ENERJİ KAYNAKLARINA DOĞRU...

 

YENİ DÜNYA DÜZENİ VE KOORDİNATI KAYMIŞ ORTADOĞU!

BAKİR KAYNAKLARA DOĞRU...

Herkesin fosil kaynaklar konusunda dikkatini Ortadoğu’ya yönelttiği bir dönemdeyiz. Belirli bir zaman periyodunda Ortadoğu’da petrol ve doğalgaz kaynaklarının tükeneceği düşünülüyor. Ancak ironik bir biçimde Ortadoğu ve Doğu Akdeniz Havzası’nda çok ama çok yüksek miktarlarda özellikle doğalgaz kaynakları keşfediliyor. Stratejik olarak Ortadoğu’nun öneminin tahminlerin aksine 30 yıl sonra bile yok olmayacağını söyleyebiliriz. Öte yandan aslında dikkatlerden uzak bir noktada yeni bir Ortadoğu benzeri pasta, vahşice paylaşılmaya çalışılıyor. Büyük devletler aç kurtlar gibi bu yeni ve olağanüstü kaynaklar konusunda gizli savaş veriyorlar. Bu yeni jeostratejik bölgenin Ortadoğu’nun aksine sıcak değil, çok soğuk bir bölge olduğunu söyleyebiliriz.  Buradaki doğaya karşı olan savaş; soğuğa ve buza karşı olacak.

Evet, tahmin ettiğiniz gibi, Kuzey Kutbu’ndan bahsediyoruz. Kuzey Kutbu’nda buzulların altında olağanüstü hacimlerde petrol, doğalgaz gibi hidrokarbon yatakları olduğu öngörülmüş ve bir kısmı da tespit edilmiştir. Bu bölgeye komşu olan ülkeler arasında ciddi bir rekabetin fitili çoktan ateşlenmiştir…

Özellikle Rusya, Çin, ABD, Kanada, Norveç, İsveç ve Finlandiya… bu kaynaklardan pay kapmak için kutup üzerinde hak iddia etmektedirler. Tam da dananın kuyruğunun koptuğu nokta buradadır; çünkü henüz Kuzey Kutbu’nun kime ait olduğu, sınırlarının çizildiği, yasal ve ulusal sınırların belirlendiği bir yapı mevcut değildir.

Bu nedenle bu ülkeler, trilyon dolarlık bu pastanın kapışılmasında çok aç ve çok iştahlı davranmaktadırlar. Özellikle küresel ısınma sonucu Kuzey Kutbu’ndaki buzulların da hızla erimeye başlaması ile bu petrol ve maden yataklarına erişim daha da kolay hale gelecektir. Tabii, bu kaynakların değerlendirilmesi için petrol ve doğalgaz platformlarının yanı sıra belirli sayıda nüfusu barındıran suni kasabalar ve adacıklar inşa edilmek durumunda kalınacaktır. Bu yeni inşa edilecek yerleşim alanlarının önemi, küresel ısınma ile birlikte özellikle de Avrupa’da ve dünyadaki birçok şehrin sular altında kalmasıyla çok daha stratejik hale gelecektir.

Ülke olarak biz, mevcut olan enerji kaynaklarını dahi tam kapasite çıkartıp, kullanamaz iken; sadece enerji transferi yapan transit bir ülke olmayı çok büyük bir kazanç gibi görmekteyiz. O kadar ki; bu enerji kaynaklarına sahip ve onu satan ülkelerden çok daha  fazla gelir elde ediyormuşuz gibi gereksiz bir sevinç ve övünç içindeyiz.  Elbette bu enerji kaynaklarının transferini sağlayan bir ülke konumunda olmak, jeostratejik açıdan ülkemiz için ciddi bir kazançtır. Ancak, bu kaynakların kuzeye yani kutup kuşağına kayması halinde bu stratejik avantajımız yok olacaktır.  

Esas nokta burada, Türkiye’mizin bir dünya ülkesi olduğundan hareketle yukarıda bahsettiğimiz arktik ( kuzey kutup dairesi ) kuşak enerji kaynakları üzerinde hak iddia edebiliyor muyuz?

Aslında hiç kimsenin hakkı olmadığının kesin olduğu bu bölge üzerinde bizim de pek ala bu kaynaklardan faydalanıyor olmamız gerekir. Madem ki; dünya ülkeleri Ortadoğu enerji yataklarına göz dikebiliyorsa biz de pek ala yeni enerji kaynaklarında hak iddia edebilmeliyiz. Yeni kuzey dairesi enerji kaynaklarında hak iddia ediyor ve hakkını alıyor olabilmemiz pek ala mümkündür. Yukarıda vurgu yaptığımız gibi bu bölgenin, uluslararası hukuk bakımından, bölgeye yakın ve komşu ülkelere de ait olmadığı bir gerçektir.

Bu stratejik dünya ortaklığında varolabilmeye giden yol ise; salt askeri güç ile değil, yumuşak güç kullanımının mükemmelliği ile yani “kusursuz diplomasi” ağlarının örülmesi ile mümkün olabilecektir.  

Türkiye’nin bu, stratejik enerji alanlarından faydalanabilmesi için yeni bir Atatürk çıkartabilmeliyiz.

kobradam'2016