27. Eyl, 2015

AKBABA İLE ÇAYLAK

PSİKOTERAPİK HİKAYELER 46

AKBABA İLE ÇAYLAK

Akbaba ile çaylak, güneşli bir yaz günü, beraberce uçuşa çıkmışlar.

Hava berrak, her taraf yeşilliklerle kaplıymış. Etrafı seyrede seyrede yükselmişler. Yükseldikçe içlerindeki uçma isteği artmış.

Artık bir hayli yüksekteymişler.

Akbaba çaylağa demiş ki:

-Uzağı benden daha fazla gören bir kuş veya bir insan olduğunu zannetmiyorum.

Çaylak, akbabanın bu sözlerinde biraz övünme kokusu almış.

-Bu bir iddiadır. İddiayı ortaya atmak kolaydır. Fakat ispatı gerekir. Haydi bakalım, şu ovanın etrafında neler görüyorsun? Bana söyle.

Akbaba, çaylağın inanmamış görünmesine biraz içerlemiş: “Ona, gördüklerimden öyle bir şey söyleyeyim ki; benim gözlerimin ne keskin olduğunu anlasın.” diye düşünmüş.

Akbaba:

-Eğer sözüme inanırsan, ovanın şu tarafındaki ağaçların yanında bir tanecik buğday görüyorum, demiş

Bunu söyledikten sonra gururla çaylağa bakmış. Akbabanın bu sözüne çaylak şaşırmış. Fakat soğukkanlılığını elden bırakmamış:

-Pekala! Haydi öyleyse, inelim bakalım! Sözün doğru mudur? Gerçekten orada bir buğday tanesi var mıdır?

Birlikte, hızla aşağıya doğru süzülmüşler.

Akbaba gördüğü buğday tanesinden gözünü ayırmamış, ona yaklaştıkça heyecanlanmış.

Çaylak, hemen o yakınlardaki ağaca konmuş. Akbaba, buğday tanesine doğru uçmuş.

Fakat ne yazık ki; o bir tuzağın buğdayıymış.

Akbaba, buğdayı alayım derken tuzağa yakalanmış.

Zavallı akbaba, bir buğday tanesi için tuzağa esir olacağını bilememiş.

Akbabanın tuzağa tutulduğunu gören çaylak ona seslenerek:

- Arkadaş, tuzağı göremedikten sonra, taneyi görmüşsün bundan ne çıkar?…. demiş.

 

Özelliklerimizle güvenlik stratejilerini harmanladığımızda bir anlam ifade eder.