HAYATIN RENKLERİ
PSİKOTERAPİK HİKAYELER.6
( Evliliğinin bittiğini düşünenlere ve yeni evlenenlere ve bekarlara...)
HAYATIN RENKLERİ
Kocam bir mühendisti. Onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sakin adamın göğsüne başımı koymak nasıl da içimi ısıtırdı...
Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin
-bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.
İş ilişkiye gelince oldukça içli, hatta aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başa bir deyişle vurdumduymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.
Sonunda kararımı ona da açıkladım; boşanmak istiyordum.
Şaşkınlıktan gözleri açılarak "niye?" diye sordu.
"Gerçekten belirli bir sebebi yok, dedim, "sadece yoruldum." .
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hali ise hayal kırıklığımı daha da arttırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!
Sonunda sordu: "Seni caydırmak için ne yapabilirim?"
Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu. "İşte mesele de tam da bu!" dedim. "Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim."
"Diyelim dağın tepesinde bir uçurumun kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hatta ölümüne mal olacak. Bunu benim için yapar mısın?
Yüzümü dikkatle inceledi ve "Sana bunun cevabını yarın vereceğim." dedi.
Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.
Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı.
"Sevgilim" diye başlıyordu,
"O çiçeği senin için koparmazdım."
Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.
"Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var."
"Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmek üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var."
"Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var."
"Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem için ağzıma ihtiyacım var."
"Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin rengini -gençliğinde- senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var."
"Ama seni daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için kopartırım birtanem."
Baktım mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.
Gözyaşlarım mektuba düşüyordu. "Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lütfen kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum."
Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
Artık çok iyi biliyordum; beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği, uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.
Bu, gerçek aşktı.
İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup, gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.
Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil. Belki sıkıcı, tekdüze hatta belki... Ama hep oralarda, bir yerdedir.
Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.
Hayat, tam da böyle bir şeydir.
En son yorumlar
29/04/2019 tarihli yayında belirttiğiniz bilgi düzeltmesi yapılarak tekrar servis edilmiştir. Tekrar teşekkür ederim. Saygılarımla,
Hassasiyetiniz, uyarınız ve katma değeriniz için çok teşekkür ederim. Bana ulaşan bilgi bu doğrultudaydı, gerekli düzeltme yapılacaktır.Saygılarımla,
Olay doğru ama cümleler provokasyon kokuyor. 100bin değil 10bin. Fakir olarak değil, istanbul'da 1950 lerde vefat etmiştir. Böylesi bir fedakarlığı milleti kışkırtmak için ne hale getirmişsiniz
orchid